Profil

Fatma Katırcıoğlu

Sosyolog & Yazar & Aile Danışmanı
1988'in sıcak bir Haziran günüydü, annemin sancıları biraz erken tuttu ve tam da babamla evlilik yıldönümlerinde ben doğdum. Elbette hatırlamıyorum ama böyle anlatıldı, inandım. Aradan geçen yılları çok hatırlamamakla birlikte kendimi Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünde buldum, ardından İstanbul Üniversitesi'nden Pedagojik Formasyon ve Aile Danışmanlığı Sertifikası aldım. Psikoloji kişisel ilgi alanımdır ve gerekli eğitimleri alarak uzmanlaşma girişimlerim devam ediyor. Sayfamda yazılarımı, hikayelerimi, gezilerimi, fotoğraflarımı, içimde saklanan ve belki de ömrüm boyunca ulaşamayacağım kadına dair paylaşımlarımı bulacaksınız.

Omuzumda Bir Kesik*

“Kendine en ağır yükü aradın; bulduğun, kendindi… Kendini sırtından atamadın!”

Nietzsche     

Onlarca sözcük kullanacağım şimdi. Farklı olduğunu düşündüğüm cümleler dökeceğim. Bir yerlerde tam da benim gibi hissedenlere ulaşmayı umacağım. Ulaşabilirsem, sancılarının aynı ya da benzerlerini birilerinin daha çektiğini; yalnız olmadıklarını fark edecekler. Tek başınalıkları hafifleyecek. Benim haykıramadıklarımı dile getirenler varmış, diye ferahlayacaklar bir nebze. 

Neden yazıyorum ki? Tam da bu yüzden değil mi? Kendiyle savaşı bitmeyenlere sessiz serzenişlerini duyan birilerinin olduğunu göstermek için. Mühimmatı paylaşarak azaltmak ve silahsız kalıp teslim olmalarını sağlamak için. Başarabilir miyim? Kim bilir, belki... Fakat bir başkasında bendeki hüznün zerresini dahi görsem içim rahatlamaz; cız eder, cız… Çünkü çok güçlü sanıyorum zatıâlimi, dayanabileceğimden şüphe etmiyorum, karşımdakinin nasıl katlanabildiğini sorguluyorum.

Ah...

Ne kibir…

Fatma Hanım elbette baş etmiştir, ediyordur, edecektir! Ya diğerleri? Onlar nasıl edebilmiştir? Öyle ya, Fatma’nın ham maddesi titanyum. Kimseler zarar veremez ona. Veremez mi sahi?

Bu güven -ya da sanrı mı demeliyim- ayağıma takılan her taşın faili. İlk nerede düşmüş peşime, nasıl nüfuz etmiş bünyeme, ne yaşatmış ve karakterimi şekillendirmiş,  hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim bana hiç de destek olmadığı. Aksine yeni problemler yaratıyor. Tökezlemeyeceğime, düşsem de yara almayacağıma inanırken hem de; kendimi kurşungeçirmez sanırken.

Mümkün mü oysa? Hayır. Elbette değil. İnsanız en nihayetinde. Ne diye yükleniyorum bu kadar kendime? Ne diye göğsümü açıyorum oklara? Ne diye acımıyorum? Ne diye bedel ödetiyorum? Ne diye bitmiyor cezam? Kimin kini yürüttüğüm; alına alına tükenmeyen bu intikam kimin? Ne bu şefkat yoksunluğu? Kimden öğrendim önce şahsımı harcamayı? Nasıl ikna edildim doğrusunun bu olduğuna? Başkalarına sınırsız sunduğum hoş görüm kendime nerede? Kimdi beni böyle seven, daha doğrusu sevmeyen?   

Diyelim ki saptadım suçluyu, ne değişecek? Nereye varacağım? Otuz yıldır çözemediğim ne çözülecek? Çözüldüğünü düşüneyim, sahiden de varmış bir yanıtı, ne olacak? Zamanı geri mi alacağım? Heba ettiğim senelerimi baştan mı yaşayacağım? "Şu an"ı hissedebilecek miyim? İki saniye tebessüm ettiğimi görür görmez kendini hatırlatan o guguk kuşundan kurtulabilecek miyim? Başkalarının izi dahi kalmamış yaralarına deva aramaktansa kendi açık yaramı sarmayı akıl edebilecek miyim?

Kıymayabilecek miyim kendime ve bazen en sevdiklerime bile? Onları sınamaktan vazgeçecek miyim? 

En çok da bu yüzden ihtiyacım var iyileşmeye: Sevdiklerimi zorlamamak için, git desem de gitmemeleri için. Benden uzaklaşmalarına sebep olan tavırlar sergileyip durmamak için… 

*Omuzumda Bir Kesik, Metin Altıok Öndeyiş şiiri.

Nisan 2023

 

Yorum Yap