Profil

Fatma Katırcıoğlu

Sosyolog & Yazar & Aile Danışmanı
1988'in sıcak bir Haziran günüydü, annemin sancıları biraz erken tuttu ve tam da babamla evlilik yıldönümlerinde ben doğdum. Elbette hatırlamıyorum ama böyle anlatıldı, inandım. Aradan geçen yılları çok hatırlamamakla birlikte kendimi Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünde buldum, ardından İstanbul Üniversitesi'nden Pedagojik Formasyon ve Aile Danışmanlığı Sertifikası aldım. Psikoloji kişisel ilgi alanımdır ve gerekli eğitimleri alarak uzmanlaşma girişimlerim devam ediyor. Sayfamda yazılarımı, hikayelerimi, gezilerimi, fotoğraflarımı, içimde saklanan ve belki de ömrüm boyunca ulaşamayacağım kadına dair paylaşımlarımı bulacaksınız.

Arşiv

Fazıl Say  eşliğinde; Ge&c
Bütün devrelerin birbirine girdiği bir dünya zamanıydı, viraneydi zahir. Bizi ilmek ilmek sökmüşlerdi, hiçbir şey söktükleri yerde değildi.Burası yeni bir yer... Her şey dingin ve her şey huzurlu olacak burada, dediydin. Öyle oldu. Bugün, çünkü, sebzeli makarna yaptım. Her şey dingindi. Bugün o sebzeli makarnayı
Yıl 2013, Avcılar da yaşıyorum. Sevmediğim bir işte çalışıyorum ama iş arkadaşlarım tam benlik insanlar, mutluyum. Aşığım da diğer yandan dünya bana güzel. Ama her zaman olduğu gibi bu sonsuz iyilik hali kısa sürüyor, adam saçma sapan bir nedenden çıkıyor hayatımdan, iş yerinde yöneticimiz değişiyor, çalıştığım bölüm kapanıyor ve hi&cce
Devlet ve Şehir Tiyatroları programına bakarken, hangi oyuna güzel bir açıdan yer bulursam alıyorum bileti, amacım sezondaki bütün oyunları izleyebilmek. Ki ikisinde de oyunculukların iyi olmamasına çok nadir rastlanır. Hikayenin sarmadığı zamanlar olabiliyor yalnız. Bu durumlarda da canlı izleme fikri her şeyin önüne geçiyor kafamda. Peki oyun nasıldı?
Pervin Ünalp’ın yazdığı, Nihat Alpteki’nin yönettiği Şehir Tiyatroları oyunu. Oyuncular çok iyiydi. Özellikle Elçin Atamgüç’e bayıldım. Tiyatro böyle bir aşk sanırım. Biz sadece izliyoruz ve sonsuz keyif alıyoruz ama ileri yaşına rağmen uzun uzun diyaloglarla saatlerce sahnede kal
IIImadem arkandan ağlamamı bile çok gördün banaal bu taşlar senin olsun...o halde ve bundan böylebütün davullar vursun, telleri kopsun sazların
Albert'i okumaya Yabancı romanıyla başlamıştım. Fakat yaşım küçük, hayat deneyimim az olduğundan -sanırım- üzerimde ciddi bir etkisi olmamıştı. Kaybolmuş, hiçbir şeyi umursamayan, duyguları yokmuş gibi davranan bir adamı anlatıyordu. O herkese yabancıydı, yaşadığı dünya da ona.&nbs
Biz kadınların mutsuz olmaya bile hakkı yok, hep şakıyacağız bülbül gibi, sürekli gülümseyeceğiz. Asık suratlı olamayız. İnsan değiliz çünkü, işimiz çevremizi daha doğrusu erkekleri memnun etmek. Onlar dünyayı yönetiyor değil mi? Ne cüretle yüzümüzü asıp keyif